
Dünyanın bilinen en eski hastalıklarından biri olan tüberküloz hastalığı yani verem, günümüzde de dünya çapında önemini korumakta ve yılda yaklaşık 1,5 milyon insanın yaşamını kaybetmesine neden olmaktadır.
Bugün dünya nüfusunun kabaca 1/3 ‘ü verem mikrobu ile enfekte olmuş ve bu mikrobu vücudunda taşımaktadır. Mikrobu vücudunda taşımasına rağmen hasta olmayan bu dev nüfus kitlesinin içerisinden her yıl tahmini olarak 10 milyon yeni verem hastası ortaya çıkmaktadır.
Verem mikrobu, 24 Mart 1882 tarihinde Robert Koch tarafından bulunmuştur. Bu mikrop, öksürük, hapşuruk ve hatta konuşma sırasında akciğer tüberkülozu olan hastaların nefesleri ile ortama yayılır ve sağlıklı kişiler tarafından yine solunum yoluyla alınarak akciğerlere yerleşir. İşte bu ilk temas sırasında başlıca 3 olasılık vardır. Mikrop akciğerdeki savunma hücreleri tarafından öldürülür ve hastalık oluşmaz. Mikrop akciğere yerleşir, savunma hücreleri tarafından öldürülemez ama hastalığa neden olmayacak şekilde sınırlandırılır. Bu taktirde verem mikrobu vücutta yaşamını sürdürmekte ancak savunma sistemi güçlü olduğu sürece hastalığa neden olamamaktadır. 3. durum ise mikrobun vücuda girmesinden hemen sonra savunma hücrelerini yenerek hastalığa neden olmasıdır. Bu olasılıklar dışında tüberküloz hastalığının gelişmesi için bir yol daha vardır ki aslında hastaların büyük çoğunluğu bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu yolda biraz önce belirtildiği gibi vücuda giren, hastalık yapmadan canlılığını koruyan verem mikrobunun günün birinde vücut savunma sisteminin zayıflaması ile birlikte harekete geçerek ve savunma sistemini alt ederek hastalık oluşturmasıdır. Yani verem mikrobu vücuda girdikten hemen sonra hastalığa neden olabilmekle beraber, çoğunlukla yıllar sonra hastalığa neden olmaktadır.
Her ne şekilde olursa olsun hastalık ortaya çıktığında bazı belirtiler kendini göstermeye başlar. Aslında sinsi bir hastalık olan verem hastalığı başlangıçta hafif bir kırgınlık, özellikle geceleri yükselen hafif ateş ile gözden kaçabilir Hastalık ilerledikçe, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemeleri, öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, sırt ve göğüs ağrısı gibi belirtilere eden olur.
Tüberküloz hastalığının teşhisi için altın standart yöntem verem mikrobunun organ ve vücut sıvılarında görülmesi veya üretilmesidir. Örneğin akciğer vereminde balgamda mikrobun görülmesi kesin tanı koydurur. Bakteriyolojik yöntemlerin yanı sıra akciğer grafisi, bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri ve bazen de doku tanısı elde edebilmek için bronkoskopi veya diğer biyopsi tekniklerinin kullanılması gerekebilir.
Hastalığın tedavisi hem hastanın sağlığına kavuşmasını sağlar hem de toplumda verem mikrobunun yayılmasını önler. Tanı konulduktan sonra tedavinin yeterli süre, birden fazla çeşit antibiyotik kullanarak disiplinli bir şekilde yapılması ve sonlandırılması gerekir. Tedavi sırasında yapılacak hatalar, hastalığın çok daha zor tedavi edilen dirençli tüberküloza dönüşmesine neden olacağı unutulmamalıdır.